23 Aralık 2013 Pazartesi

Bağbozumu Şarkıları, Şükrü Erbaş

"Aşkı gövdeden doğuran dünya
Sen koydun bu kalbi bu güzelliğin önüne
Ayrılığa bırakma beni
Ölüm bir gün nasılsa sürecek hükmünü..."

Gecikme




"Aşktan öte gerçeklik yok. Her şey dünyada olur. Sevincinizi sevin."

Işıma




"Damla damla akıyorsun gözlerimden"
*
"Şimdi yanında olsam, ağzını dinlesem, saçlarını giyinsem, güzelliğinin göllendiği yatağı sevsem, sevsem..."
*
"Öyle bir hayal ecesisin ki, her yer sensin. Usul usul dökülen mimozalar, azalan limon çiçekleri, ayaklanan hanımeliler, deniz yaprakları, gülen güneşler, rayiha bahçeleri, bulut rüzgârlar... Tanrı da senin gibi var oluyor dünyada."
*
"Yastığa başını koyduğunda başucundaki boşluğa bak. Ayrılık diyordun ya... "
*
"Uyandım. Yastığıma bir daha şükrettim. Birazdan kalkacaksın. Odan can bulacak. Eşyalar kirpik kirpik uyanacak. Aynan bayram yeri. Su değil parmakların akacak musluktan. Terlikler ayaklanacak. Giyindiğin her şey teninle sarhoş. Pencere, korunun rüzgârıyla öpecek ensenden. Işık, ışığa karışacak. Ben, bütün bunların ortasında, titreyerek bakacağım sana. İnsan nasıl ağlamaz bu büyük masala. Günaydın, beni doğuran sabah."

Işık Heceleri




"Seni değil
Kendi etimi öpüyordum ben.
Ey mazlum hayal, kanatlı yalnızlık
Sensin bütün arzulardan esen."

Ay Tutulması ya da Şeb-i Gam




"Sevgilim, çemberciğim, arapbülbülüm
İki gözün kocaman iki gökyüzü
Neden ağladığımı soruyordun ya sevişirken
Bahçemizde nar ağacı yoktu bizim
Senin ağzın yoktu gövdemiz tarazlanırken
Arzular kaşımızda başlar kirpiğimizde biterdi
Ağlamıyordum

Benim geçmişimi senin geleceğini seviyordum..."

Bahçemizde Nar Ağacı Yoktu




"Sevgilim
Yoksulluktur biraz da
Yüzünde gamzelenip duran sözlerim..."

Bumerang




"Sevgilim
Önce ölümden, sonra senden doğdum ben."

Çiçeksiz Kapı




"Kimse kendinden bir yere gitmiyor
Yaşıyoruz sessizce yaramızı severek."

Bahçe, Çiy Taneleri, Yıldızlar




"Yazmasaydım, yaşamamış olacaktın."
*
"Kaç gündür aklımda kirpiklerinin gölü
Boğulmuş bir zamana bakıyorum saygıyla."
*
"İnsanın yarası sağken iyileşir.
Bu sözle ışıdığım gecenin sabahı 
Otuz dört çocuğu öldürdüler."
*
"Sözüm ağzında kaldı
Kime ne söylersen söyle
Benden başlayacak cümlen."
*
"Susmak iyileştirmiyor yarayı
Yeni yerlere varıyor eski sözler."
*
"Ölüler gökyüzüne gömülseydi keşke..."

Yanılsamalar

28 Kasım 2013 Perşembe

AY-RI |, Birhan Keskin


Kirli ve kopuk sesler var aramızda 
suç bu.

...gecenin ortasından bir garson geçiyor,
bir bardak bölüyor karanlığı...

Bak, bir kağıtta notlar var, sana yazılan
'ben şimdi uzaklarda bir fırtınayım
gece geçen tren seslerine karışan.'

Uzak ve kirli sesler var aramızda
suç bu.

... baharı ve kışı özlüyorum aynı anda
sonra yaşlanıyorum giderek
sandalyeleri çağrıştırıyor bu müzik bana...

Bak, şiirin ortasından bir garson geçiyor,
lavanta kokuları
ve ilk günler geçiyor ayrılığın ortasından
bardaklar ve çaylar geçiyor hatta.

Kirli ve üzgün sesler var aramızda
salon ışıklı, bazen gölgeli... garson fraklı,
piyanist yelkenli,
sen eskiden...
sen eskiden...
kırılganlığım geçiyor odalardan
suç bunun adı.

Bak, bütün tınılar isyan
bütün kemanlar gece
duysana, kopuk ve uzak bir şeyler var aramızda
ya beni bırak,
ya sarıl bana.

12 Kasım 2013 Salı

Kraliçenin Evinde, Sait Faik

"Sahiden güzel gözleri var. İçinde bir tek renk yok gözlerinin; birçok renkler var. Yeşil var, eflatun var, bir ara mavi var, kahverengi var, ela var, bu arada birçok güneş ışığı var. Pırıltıdan ve renkten öyle nasibini almış gözler ki ela gözlüdür, diyorsunuz, değil. Lacivert, yeşil; ne münasebet! Kahverengi; hayır efendim! Birbirinden renkleriyle ayrılan bir sürü maden ve taşı bir havanda dövünüz. İçinde bakır da olsun, altın da, demir de olsun, gümüş de, platin de; granit de olsun, zebercet de, zümrüt de, inci de olsun, kum da... Bunların üstüne güneş ışığı vurun, sonra birdenbire bir ay ışığı geçin: İşte İnci Hanım'ın gözleri."

7 Kasım 2013 Perşembe

Mutsuza Kim Bakacak, Didem Madak

"İki sigaram kaldı bu gece için
Yüzyıl yetecek çocukluğum, 
İki muhabbet kuşum, 
Biraz da ateşim var.
Dua ediyorum ateşe,
Vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece.
Dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne.
Aman umutsuz bir yer olmasın!"

12 Ekim 2013 Cumartesi

Boğaz'da İntihar, Küçük İskender

...

Sonra başını omzuma koydu
Omzumu orada bırakıp kalktım, uyusun biraz çocuk
Zaten saysan saysan kaç şiirdir ki bir şair
Saysan saysan bir hayat kaç hikâye
Bir tayyare daha uçtu içinde bin bir çeşit suçlu

Neyse... Anlatacağım sadece buydu

Kibar Manyak, Küçük İskender

...

Yeni bir sevgili edinmişsin, artık o yağmur getirir sana
O yıkar ellerini yavaş yavaş ovarak
Sigarana esrarı o kırar, rakını o doldurur, o öper seni
O öper ben gömerim seni, seni benden başkası güzel gömemez
Ben gömdüm mü seni, nereye gömdüğümü kimse bulamaz
Sen aralarına karış kaybol diye bir müzik grubu kurdum kalabalık
Aralarında tek nota bilen yok, hepsi ismini biliyor sadece

Sabaha karşı, mahcup bir şey buldum sokakta
Sarhoştum ama yine de son ana kadar hayattaydım o gece

7 Ekim 2013 Pazartesi

Gidersen Yıkılır Bu Kent, Ahmet Telli


gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider 
bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında 
yanlış adresteydik,'kimliksizdik' belki
sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar 
biz mi yanlızdık, durmadan yağmur yağardı 
üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken 

gidersen kim sular fesleğenleri 
kuşlar nereye sığınır akşam olunca 

sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu 
sustuğun yerde birşeyler kırılıyor 
bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun 
adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına 
öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor 
bir de seni ekliyorum susuşlarıma 

selamsız saygısız yürüyelim sokakları 
belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar 
geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar 
adını bilmediğimiz doslar kalır yalnız 
yüreğimize alırız onları, ısıtırız 
gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam 

gidersen kar yağar avuçlarıma 
bir ceylan sessizliği olur burada aşklar 

fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında 
durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler 
ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde 
menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri 
bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak 
yangınları anımsatıyor genç ölülere artık 

bulvar kahvelerinde arabesk bir duman 
sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere 
bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun 
isyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim 
sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın 
devriyeler basıyor karartılmış evleri yine 

gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür 
bir tufan olurum sustuğun her yerde

Kuş Ölümleri, Ahmet Telli


gittikçe yalnızlaşıyorum bir sen varsın 

karşılığı olmayan sorular düşüyor aklıma 
ve kuşların intihar tasarısından söz ediliyor kentte 
soğuyan ellerinde kalıyorum bir kırlangıç gibi 
ellerin bir mecnun yurdu, upuzun bir sessizlik 
birlikte okuduğumuz kitaplar kadar sımsıcak 

biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin 
her satırını çizip notlar düştük kıyılarına 
dünya upuzun bir çöl sanki, bir buzul kütlesi 
karşılık bulamıyorsun aklıma düşen sorulara 
ve düşüp duruyor kırlangıçlar, üşüyorum 
bir yolcu hüznüyle geçip gidiyor ömrümüz 

sesine bir esmerlik düşüyor parçalanıyor yüzün 
kayıp gidiyor parmaklarımın arasından 
bir aşkı anlatmak için seçtiğim sözcükler 
hep yanlış numaralar düşüyor telefonlarda 
kaçırıyor korku bakışlarını eski tanıdıklar 
bir sen varsın kurtulursam bu aşkla kurtulurum 

gülüşü süt mavisi insanlar vardı/ nerede şimdi 
çoğunun adını unuttum çoğunun kimliğinde kazınmış adresler 
nevin canına kıydı geçen gün, şiir gibi bir kızdı bilirsin 
öner enfaktüs geçirmiş içerde, kesik kesik öksürürdü eskiden 
ayşe ise acemi bir sokak yosması artık 
üşüyorum, ama sen anılarla sarma beni ve anlat yalnızlığımızı 



Bu kent kuşların intiharını umursamıyor artık 

Ve göğsü buz kesmiş üşüten bu yanlızlıkta,birlikte çay içtiğimiz , 
Sokaklarda yürüdüğümüz,o süt mavisi gülüşler düş solgunluğunda şimdi. 
Unuttum çoğunun adını,çoğu voltalarda yıllardır, 
Nasılda sessiz yaşanıyor gürültüler ortasında. 



bir daha hiç öpüşmeyecek gülçin

o çok sevdiği porselen fincanla çay içemeyecek
uzatamayacak saçlarını sevgilisinin istediği gibi
gittikçe yalnızlaşıyorum,üşüyorum,unuttum sanıyordun
yazılsa destan olacak bir aşkın serüveni
şiirimde bir dipnot olacak şimdilik

Kayıp Adresteki |, Ahmet Telli


sen dostumdun benim, gülünce güneşler açan 

bulutlara, rüzgara asarım suretini her akşam 
her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar 
kayıp bir adresten geliyor sesin şimdi, üşüyorsun 
unutma dostumsen sen, neredeysen orada ölmek isterim

6 Ekim 2013 Pazar

karışık saatler'e, Turgut Uyar

adın bir güzelliğe yakışır elbet yakışır
bir intiharda mı, bir şiirde mi bilmiyorum

30 Eylül 2013 Pazartesi

Mıh, Birhan Keskin

I

Kalbimden ayağınaydı yolum,
Gördüm, hep seni gördüm.
Kara gecede, kara uykuda yürüdüm.
Bomboştu her şey, elimde bir dünya tarağı
Gök ağlıyordu, ben zülfünü ördüm.

Kubbem yok ki benim, bir tepsinin kenarında uykum
Dönersem, aşağ'sı çok yüksek
Düşeceğim nasılsa gördüm.
Dünya beni sarmazdı sarmalamazdı döndüm.
Gök ağlıyordu, ben zülfünü ördüm.

II

Kalbimin günbatısı, bu buz kesiği
bendeki lal, bu bendeki mıh,
söktüm senindir, sana bağışladım
ağaran saçımı, senindir, al.

Birhan Keskin

16 Eylül 2013 Pazartesi

Yenilgi Günlüğü, Turgut Uyar

vakit akşamdı. ikinci gün
vakit akşamdı.
birden bazı yerlerde ışıklar yandı
ayrıldım.
eve döndüm
evi buldum.

Kaçak Yaşama Yergisi, Turgut Uyar

Günlerden o gün alıp başımı evin yolunu şaşıracağım 
Taze ekmeğim eski kanlarım benim ellerim şaşıracak 
Ya da tek başına acıkacaksın sen tek başına gözlerin 
Hiç umurumda değil ya şundan şundan şundan korkuyorum 
Kim uydurdu bu haziranı bu temmuzları bu yaşamaları gizli kapaklı 
Bu yulafları oğlakları bardakları bu bütün puştlukları bu şarkıları 
Hiç umrumda değil yoksa yalnızlıklar, bozuk paralar, uzun boylu ayışıkları,
gelip gelip giden sarhoşluklar, sabahleyin yalnız
yatakta az az üşümek, hani insanın kendi kendini bulamadığı,
hatırlayamadığı saatler olur ya, işte onlar. Bir keresinde 
böyle saatlerin birinde bir şarkı duymuştum da işimi gücümü 
koyup sokak sokak bir kadın aramaya çıkmıştım.
Sonra bulamamıştım. Bir iğrenmiştim nedense, gidip bir köşede kusmuştum. 
Aksamları eve hep arka sokaklardan dönüyorum 
Pencerelere bakmıyorum dükkanların mostralarına bakmıyorum
Kadınların eteklerine bakmıyorum hiç 
Sağıma soluma bir baksam biliyorum sapıtmak işten değil 
Bir baksam ertesi gün kimbilir nerelerde olurum 
Uzak şarkıları dinliyorum sıkı sıkı aşık oluyorum 
İyi niyetle merhaba ağaçlar evler bildik bulutlar 
Öğrenciler memur kişiler bana benzeyenler 
Ben kaçmaya çabalıyorum hoşnut muyum 
Siz kaçtığınız yerde hoşnut musunuz 
Konuşup gülüşüyoruz umumhaneye nasıl gittiklerimizi 
anlatıyoruz 
Hiç yanıma yöreme bakmıyorum 
İlle şeytan minarelerini düşünüyorum büyük pullu deniz dibi 
balıklarını 
Kadınlar adamlar şehri uğultularla dolduran namussuz kalabalık 
Yorgun kalabalık iyi kalabalık alaycı düzenbaz kalabalık 
Bir karışsam içlerine bir uysam biraz gülmesem 
Ertesi gün kim bilir nasıl yaşarım 
Bir çalıştığım oda var üç pencereli, bir arka yol, bir gökyüzü, göre 
göre önce sevdiğim sonra alıştığım sonra ezberlediğim ar-
tık kurtulduğum ağır aksak gökyüzü, her gün her sabah bir 
şu kadar kuşun, adamın, uçağın, yağmurun yunup arındığı 
gökyüzü, bir de geceye karışmaya başlayan tek tük ışıklı, ama 
nasıl sıcak ışıklı tanıdık evler, Zekeriya Bey'in evi, Süheyla 
Doğrusöz'ün evi, Ali Özaçar'ın bakkal dükkanı, Temiziş Kolacısı Süleyman,
sonra kendi evim, yatağım, yorganım, çorbalar 
Gidiyorum geliyorum dünyayı bu kadarcık belliyorum 
Halbuki ben ne hinoğlu hinim aslında, iyice biliyorum, açlıklar, 
inadına kanlar, çıngıraklar, dövüşken horozlar var, ormanlar-
da zaman zaman unuttuğumuz haydutlar, enginar tarlaları, 
pamuk tarlaları, ırgatlar, sekiz yüz kadem derinliğinde kömür arayanlar,
zorlu aşklar, buğdaylar buğdaylar, ilaçlar ilaçlar 

Halbuki biliyorum biliyorum ama ne ben yokum ne onlar eksik 
Akşamları hep arka sokaklardan dönüyorum 
Biraz bıkkın bir parça kırık korkunç umutsuz ve sakin 
Eve geliyorum seni buluyorum bir seviniyorum bir kızıyorum 

Sonra biliyorsun

Yeşil Badanada Kurtulmak, 4-5, Turgut Uyar

y e ş i l b a d a n a d a k u r t u l m a k

kapıyı açtım mutsuz değildim geldim
yorgun olmalıydım dövüşmüş olmalıydım
öyle değilim ama bırak öyle belliyeyim
önce oranı gördüm önce orandan öpeceğim
önce orandan başka yerden değil.
yolda beygirler için balya balya ot taşıyan kamyonlar gördüm.
bak sana renkli renkli camlar getirdim
bak sana akşam gazeteleri getirdim
yedi katlı evlerin balkonların şenliğini getirdim
o haylaz kalabalığın varagele yaşamasını
al sana ışıkların yakıldığı vakti getirdim.

t e r l i k s i z k a d ı n l a r k o r o s u

yaşamanın bu türlüsünü en güzel belledik,
çıplak topuklarımız üşümüş ya aldırmayın
bir ayna verin saçlarımıza bakalım,
çocuklarımızı kurdelelerle süsleyelim,
pembe yanaklarını kokulu sabunlarla ovalım,
oramı öp oramı biraz daha sevmeliyim artık
gel birlikte aradığımız şeyleri bulalım.

7 Eylül 2013 Cumartesi

Tren Sesi, Orhan Veli

Garibim
Ne bir güzel var
Avutacak gönlümü
Bu şehirde,
Ne de tanıdık bir çehre;
Bir tren sesi
Duymaya göreyim
İki gözüm iki çeşme.

1 Eylül 2013 Pazar

Gülerken Yüzün

Dem çeken bir güvercinin sesini
İçin için büyüyen çimenleri
Baharda lunaparkı, bayramyerini
Ve alışkanlıklar dışında her şeyi

Gülerken yüzün
Aşıyor geçmişin acılarını
Kendini yarına değiştiriyor

Gülerken yüzün
Sanki çarmıhını kırmışsın
Senin ve ardından geleceklerin
Aylası alnına düşmüş gecenin
Oturmuş ağlıyor kendisi

Bunu öyle candan öyle yürekten
Öyle bir tutkuyla istiyorum ki
Aklımda hep öyle kalmalısın


Gülten Akın

3 Mart 2013 Pazar

Doyma Noktası

"Güzel gözlüm... İçinden geçtiğim soylu Ardıç Kuşu. Kök salmış da olsam şimdi, dalımı titreten güçlü rüzgârlara aldanarak, gidebilmenin buruk umuduyla seviyorum seni."




2 Şubat 2013 Cumartesi

XXXV


Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
Titreme daha fazla kalbim.
Bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin
Bırak gitsin.
O senin ezel  gününden kaderin
Sen onu nasılsa bin kere daha
Seveceksin.

Birhan Keskin

XX


Gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
Yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
Ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirdiğine.
Bilmem, belki bu yüzden
Ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
Beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
Yine de döneyim döneyim istedim.

Birhan Keskin

VII


Dünya ne ki sevgilim,
Benim sana yaptığım kubbe yanında?
Düşsün, olsun, bırak,
İçinde yıldızlar parlıyor.
Kolaydır inanmak kadar inanmamak da.
İster sal kendini dünyaya, ister kal yanımda.
Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni
Yoluna baş koymak diyoruz
Biz barbarlar buna.

Birhan Keskin


VI

Ben seni hep sevgilim ben seni  hep
Yüzünden geçen dalgalardan okudum.
Gözlerine sevgi okudum ellerine şefkat okudum
Annen seni inkâr etmişti
Aldım etime dokudum.

Birhan Keskin

Mıh II

kalbimin günbatısı, bu buz kesiği,
bendeki lal, bu bendeki mıh,
söktüm senindir, sana bağışladım
ağaran saçımı, senindir, al.


Birhan Keskin

güneş... yıldız


Yol uzun, güzergâh zorlu; ne demeliyim?
Zarif kardeşim benim,
Seni aldım yanıma, ikimizi almış yürüyor gibiyim.

Sana yıldız sana güneş mi demeliyim,
Günümde hayret gecemde hayret istedim
Yer yer senin gibiyim ben yer yer kendim.

İnsan olan yerlerim çok ağrıyor,
Olsun, yine de sen kapanma, bu sıra benim,
Yerine bırak ben incineyim.

Birhan Keskin

Gül Toplamak

içinden geçen çocukluğunu, gençliğini gördüm senin 
yüzünde yol açan can kuşunu, aşka dair cümleni. 
ben gördüğümde bütün zamanlardaydın sen. 

anladım bir kadına düşerse ışık nehirlere fısıldayandan, 
gecenin koynundan gül toplar, başka şey gelmez elinden. 

sadece bunlar değil, sadece bunlar değil.. 
yokluğunda çınlayan boşluklardan mezunum. 

çok şey hissediyorum senin için 
ama bunlar değil senin istediğin.


Birhan Keskin

Evin Halleri


Sen evden de benden de gidersin bazen
Yol seni bekler, yola koyulursun üşenmeden.
Susar derinden ev, ıssız halidir.
Ben sana, ev bana, sen eve, ev sana
Kara kara bakar ya bazen
Ah kıyamaz hani kimse kimseye.
Evin içerlek halidir, boynu eğilir.
Mutfakta çayın sesi demlenir
Sabah, benim sesimde sonbahar
Senin sesinde bir çocuk
Ev mutludur halinden, pötikarelenir.
Ben sana, sen bana soyunursun bazı geceler;
sen kendinden sarkarsın, ben kendimden.
Benlerimi saysın sabah Şerife teyze
Evin dağınık halidir.

Birhan Keskin

Eski Avluda


Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben
Ve senin çok eski cümlen.
Sen otursan, gitmemiş ki! olsan
Ben sana bir eski Endülüs avlusu
İstersen serin bir Portofino getirsem
Ya da Yedigöllerin yedisini birden.
Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin! İncecik, çilli bir dille
sen de gelsen.
Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem.
Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en geniş cümlem:
İçimi açtım sana.
İçini açmak için.

Birhan Keskin

Aşk


"Durup durup geçmesin içinden ağlamak
Dur, neden ağlıyorsun can’ım,
Yetmez mi ikimize bir sağanak…"

Birhan Keskin

17 Ocak 2013 Perşembe

Yüzünde Bir Yer

"Gitmek başlı başına dokunaklı bir şey. Hele arkada kalıp gidişini izliyorsan birisinin, onunla ilgili son görüntü yalnızca belirgin sırt çizgileri oluyor. Her adımda açığa çıkan tabanlar, bundan böyle yokluğa, hiçler ülkesinin topraklarına basacakmış gibi geliyor insana. Dünyanın her köşesinde aynı otlar bitiyor halbuki. Değil mi ki duran kendinde duruyorsa öylece, giden de kendine yürüyor yollarını. Kimse kendini ben yitiğim diye tanıtmıyor da. Yitik dediğin, geride kalanları olduğu yere sıkıştıran insan boşluğu, hep ten kokan bir yatak." Sema Kaygusuz

15 Ocak 2013 Salı

Özgürlük Ateşi

"Ben sevdiğime bir demet gülü satın almaktansa ona bir kucak çiçek toplamak isteyen düşüncenin ürünüyüm" 

Özgür Ateş

Yere Düşen Dualar

"Gözlerini, saçını, tenini kim övüyorsa koparıp vermelisin onları."

Sema Kaygusuz

10 Ocak 2013 Perşembe

Aramızda Bu Cam Bölme


"saçlarınla oynuyorsun durmadan
sabah kesip kısa kısa 
akşam uzatıyorsun
gözlerinle oynuyorsun durmadan
gözyaşın değişmiyor
gülüyorsun pencereden sokağa 
kuytuda ağlıyorsun
bekliyorsun ağlayarak
o mavi kuşu"


                                                                    Hasan Hüseyin Korkmazgil

Aynı Yağmurda


"Aynı yağmurda yürürüz
Yollarda izimiz kalır
Ey benim seviverdiğim
Dillerde sözümüz kalır."


İbrahim Karaca

4 Ocak 2013 Cuma

Uzak


"Uzak diye bir yer varmış, kimi arasam orada."
 Nazan Öncel

Yalnızlık Mavisi


"Su gibi akar iki insan birbirine, birbirinde birikir iki kisi. İyidir. Çok iyidir böylesi." 
Ece Temelkuran

Kolera Günlerinde Aşk

"Eğer bana patlıcan yedirmeyeceğinize söz verirseniz, sizinle evlenebilirim."