30 Eylül 2013 Pazartesi

Mıh, Birhan Keskin

I

Kalbimden ayağınaydı yolum,
Gördüm, hep seni gördüm.
Kara gecede, kara uykuda yürüdüm.
Bomboştu her şey, elimde bir dünya tarağı
Gök ağlıyordu, ben zülfünü ördüm.

Kubbem yok ki benim, bir tepsinin kenarında uykum
Dönersem, aşağ'sı çok yüksek
Düşeceğim nasılsa gördüm.
Dünya beni sarmazdı sarmalamazdı döndüm.
Gök ağlıyordu, ben zülfünü ördüm.

II

Kalbimin günbatısı, bu buz kesiği
bendeki lal, bu bendeki mıh,
söktüm senindir, sana bağışladım
ağaran saçımı, senindir, al.

Birhan Keskin

16 Eylül 2013 Pazartesi

Yenilgi Günlüğü, Turgut Uyar

vakit akşamdı. ikinci gün
vakit akşamdı.
birden bazı yerlerde ışıklar yandı
ayrıldım.
eve döndüm
evi buldum.

Kaçak Yaşama Yergisi, Turgut Uyar

Günlerden o gün alıp başımı evin yolunu şaşıracağım 
Taze ekmeğim eski kanlarım benim ellerim şaşıracak 
Ya da tek başına acıkacaksın sen tek başına gözlerin 
Hiç umurumda değil ya şundan şundan şundan korkuyorum 
Kim uydurdu bu haziranı bu temmuzları bu yaşamaları gizli kapaklı 
Bu yulafları oğlakları bardakları bu bütün puştlukları bu şarkıları 
Hiç umrumda değil yoksa yalnızlıklar, bozuk paralar, uzun boylu ayışıkları,
gelip gelip giden sarhoşluklar, sabahleyin yalnız
yatakta az az üşümek, hani insanın kendi kendini bulamadığı,
hatırlayamadığı saatler olur ya, işte onlar. Bir keresinde 
böyle saatlerin birinde bir şarkı duymuştum da işimi gücümü 
koyup sokak sokak bir kadın aramaya çıkmıştım.
Sonra bulamamıştım. Bir iğrenmiştim nedense, gidip bir köşede kusmuştum. 
Aksamları eve hep arka sokaklardan dönüyorum 
Pencerelere bakmıyorum dükkanların mostralarına bakmıyorum
Kadınların eteklerine bakmıyorum hiç 
Sağıma soluma bir baksam biliyorum sapıtmak işten değil 
Bir baksam ertesi gün kimbilir nerelerde olurum 
Uzak şarkıları dinliyorum sıkı sıkı aşık oluyorum 
İyi niyetle merhaba ağaçlar evler bildik bulutlar 
Öğrenciler memur kişiler bana benzeyenler 
Ben kaçmaya çabalıyorum hoşnut muyum 
Siz kaçtığınız yerde hoşnut musunuz 
Konuşup gülüşüyoruz umumhaneye nasıl gittiklerimizi 
anlatıyoruz 
Hiç yanıma yöreme bakmıyorum 
İlle şeytan minarelerini düşünüyorum büyük pullu deniz dibi 
balıklarını 
Kadınlar adamlar şehri uğultularla dolduran namussuz kalabalık 
Yorgun kalabalık iyi kalabalık alaycı düzenbaz kalabalık 
Bir karışsam içlerine bir uysam biraz gülmesem 
Ertesi gün kim bilir nasıl yaşarım 
Bir çalıştığım oda var üç pencereli, bir arka yol, bir gökyüzü, göre 
göre önce sevdiğim sonra alıştığım sonra ezberlediğim ar-
tık kurtulduğum ağır aksak gökyüzü, her gün her sabah bir 
şu kadar kuşun, adamın, uçağın, yağmurun yunup arındığı 
gökyüzü, bir de geceye karışmaya başlayan tek tük ışıklı, ama 
nasıl sıcak ışıklı tanıdık evler, Zekeriya Bey'in evi, Süheyla 
Doğrusöz'ün evi, Ali Özaçar'ın bakkal dükkanı, Temiziş Kolacısı Süleyman,
sonra kendi evim, yatağım, yorganım, çorbalar 
Gidiyorum geliyorum dünyayı bu kadarcık belliyorum 
Halbuki ben ne hinoğlu hinim aslında, iyice biliyorum, açlıklar, 
inadına kanlar, çıngıraklar, dövüşken horozlar var, ormanlar-
da zaman zaman unuttuğumuz haydutlar, enginar tarlaları, 
pamuk tarlaları, ırgatlar, sekiz yüz kadem derinliğinde kömür arayanlar,
zorlu aşklar, buğdaylar buğdaylar, ilaçlar ilaçlar 

Halbuki biliyorum biliyorum ama ne ben yokum ne onlar eksik 
Akşamları hep arka sokaklardan dönüyorum 
Biraz bıkkın bir parça kırık korkunç umutsuz ve sakin 
Eve geliyorum seni buluyorum bir seviniyorum bir kızıyorum 

Sonra biliyorsun

Yeşil Badanada Kurtulmak, 4-5, Turgut Uyar

y e ş i l b a d a n a d a k u r t u l m a k

kapıyı açtım mutsuz değildim geldim
yorgun olmalıydım dövüşmüş olmalıydım
öyle değilim ama bırak öyle belliyeyim
önce oranı gördüm önce orandan öpeceğim
önce orandan başka yerden değil.
yolda beygirler için balya balya ot taşıyan kamyonlar gördüm.
bak sana renkli renkli camlar getirdim
bak sana akşam gazeteleri getirdim
yedi katlı evlerin balkonların şenliğini getirdim
o haylaz kalabalığın varagele yaşamasını
al sana ışıkların yakıldığı vakti getirdim.

t e r l i k s i z k a d ı n l a r k o r o s u

yaşamanın bu türlüsünü en güzel belledik,
çıplak topuklarımız üşümüş ya aldırmayın
bir ayna verin saçlarımıza bakalım,
çocuklarımızı kurdelelerle süsleyelim,
pembe yanaklarını kokulu sabunlarla ovalım,
oramı öp oramı biraz daha sevmeliyim artık
gel birlikte aradığımız şeyleri bulalım.

7 Eylül 2013 Cumartesi

Tren Sesi, Orhan Veli

Garibim
Ne bir güzel var
Avutacak gönlümü
Bu şehirde,
Ne de tanıdık bir çehre;
Bir tren sesi
Duymaya göreyim
İki gözüm iki çeşme.

1 Eylül 2013 Pazar

Gülerken Yüzün

Dem çeken bir güvercinin sesini
İçin için büyüyen çimenleri
Baharda lunaparkı, bayramyerini
Ve alışkanlıklar dışında her şeyi

Gülerken yüzün
Aşıyor geçmişin acılarını
Kendini yarına değiştiriyor

Gülerken yüzün
Sanki çarmıhını kırmışsın
Senin ve ardından geleceklerin
Aylası alnına düşmüş gecenin
Oturmuş ağlıyor kendisi

Bunu öyle candan öyle yürekten
Öyle bir tutkuyla istiyorum ki
Aklımda hep öyle kalmalısın


Gülten Akın